DİDEM RAHVANCI: Dünyada en çok sevdiÄŸim, en çok güvendiÄŸim aÅŸkımla yayınımıza devam ediyoruz, inÅŸaAllah. HoÅŸ geldiniz Hocam.<br /><br /> ADNAN OKTAR: Åžeyhimiz Sultanımız, dünyanın en tatlı Åžeyhi. Bakın Åžeyhimiz bana neler gönderdi? Tabakla böyle dolu dolu. Güzel çörekler. Canım Åžeyhim, canım benim bu Suriye olaylarından çok rahatsız oluyor, Mısır’daki olaylardan çok rahatsız oluyor, onun için pek o kadar keyfi yok. Dünya tatlısı, maÅŸaAllah. Ne tatlı insan, maÅŸaAllah. O evin süsü. AÅŸağıya her indiÄŸinde, devriyeye çıkacağında bayram havası esiyor. Ufaklıklar çoluk-çocuk falan muazzam bir heyecan. Çok ÅŸahane bir kültür, çok ÅŸahane bir güzellik. Aslında Åžeyhimizin etrafındaki binaları, oradaki evlerin hepsini satın alıp, oraları daha bir geniÅŸletmek lazım. Ve Åžeyhimize fayton olması lazım. Arabayla olmaz, faytonla gitmesi lazım ÅŸeyhimiz. Baya bayılır, deÄŸil mi? Püfür püfür ÅŸöyle.<br /><br /> DİDEM ÜRER: Film hazırmış.<br /><br /> ADNAN OKTAR: Bakayım, göreyim.<br /><br /> VTR- Åžeyh Nazım El-Kıbrısi El-Hakkani Hazretleri. <br /><br /> ADNAN OKTAR: ÅžekerliÄŸe bak ÅŸekerliÄŸe. O iniÅŸi falan çok tatlı. Onu izin alalım da, onun da bir kısmını gösterebiliriz filminin, inÅŸaAllah.<br /><br /> Ama fayton ÅŸart Åžeyhimize. Arabayla falan ne alaka? Tabii faytonla gitmesi lazım, inÅŸaAllah. Arkadan araba takip ediyorsa etsin ayrı, fayton ÅŸart. Onu bir düÅŸünelim Åžeyhimize, inÅŸaAllah.<br /><br /> “Silsile-i NakÅŸi’nin kahramanı ve bir güneÅŸi olan İmam-ı Rabbani (r.a) Mektubat’ında demiÅŸ ki:” diyor Bediüzzaman, 5. mektubun birinci kısmında. Yani NakÅŸibendi tarikatının kahramanı ve güneÅŸi olan İmam-ı Rabbani: “Hakaik-ı imaniyeden bir mes’elenin inkiÅŸafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim.” Yani iman hakikatleri o kadar önemlidir ki diyor, hepsinin üstündedir diyor. Yani Kuran mucizeleri, iman hakikatlerinin anlatılması.<br /><br /> “Hem demiÅŸ ki: “Bütün tariklerin nokta-i müntehası,” en son noktası, “hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkiÅŸafıdır.” Yani güçlü imanın oluÅŸmasıdır. O zaman, Mehdiyet neye ağırlık veriyor? Güçlü iman. Yani hakkul yakîn, ilmel yakîn, aynel yakîn iman.<br /><br /> Hem demiÅŸ ki: “Tarik-ı NakÅŸîde iki kanat ile sülûk edilir. Yani, hakaik-ı imaniyeye saÄŸlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur.” Yani helale harama çok dikkat edip, iman hakikatlerini güçlendirip güçlü bir imana sahip olmak. “Bu iki cenahta kusur varsa, o yolda gidilmez.” Yani tarikatta gidemezsin diyor.<br /><br /> “Öyle ise, tarik-i NakÅŸînin üç perdesi var: Birisi ve en birincisi ve en büyüÄŸü: DoÄŸrudan doÄŸruya hakaik-ı imaniyeye hizmettir ki,” yani iman hakikatlerine hizmettir ki, “İmam-ı Rabbani (r.a) da ahir zamanında ona sülûk etmiÅŸtir.” Yani iman hakikatlerine ağırlık vermiÅŸtir diyor. “İkincisi: Feraiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altında hizmettir.” Yani helallere haramla hizmet edip öÄŸretip, anlatıp uygulanmasını saÄŸlamak. “Üçüncüsü: Tasavvuf yoluyla emraz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak,” kalpteki rahatsızlıkların temizlenmesine çalışmak, “kalb ayağıyla sülûk etmektir. Birincisi farz,” bak birincisi farz. İman hakikatleri, imanın güçlendirilmesi farz, “ikincisi vacib,” yani helallerin haramların anlatılması vacip, “bu üçüncüsü ise sünnet hükmündedir” diyor. Biz neye ağırlık veriyoruz? Farza, evet.<br /><br /> “Madem hakikat böyledir. Ben tahmin ediyorum ki: EÄŸer Åžeyh Abdülkadir Geylani (r.a) ve Åžah-ı NakÅŸibend (r.a) ve İmam-ı Rabbani (r.a) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün hizmetlerini hakaik-ı imaniyenin ve akaid-i İslamiyenin takviyesine sarf edeceklerdi.” Yani aynı Hz. Mehdi (a.s)’ın yaptığı gibi. İman hakikatlerine ağırlık, yani Darwinizmin, materyalizmin yok edilmesi, küfür düÅŸüncenin yok edilmesi ve Allah’ın varlığının ispat edilmesi. Buna ağırlık verecekler imaniyenin, “ve akaid-i İslamiyenin takviyesine sarf edeceklerdi.” Yani baÄŸnaz-yobaz inançları ortadan kaldırıp saf İslam inancını, Kuran inancını ortaya koymak. “Çünkü, saadet-i ebediyenin medarı onlardır.” Ebedi saadetin sebebi onlardır diyor. “Onlarda kusur edilse, ÅŸekavet-i ebediyeye sebebiyet verir..” Yani ebedi ÅŸikayete sebebiyet verir. Allah ebedi olarak sevmez. Allah ebedi olarak ÅŸikayet eder, hoÅŸlanmaz. Åžekavet, yani bir hoÅŸnutsuzluk oluÅŸur diyor Cenab-ı Allah’tan. “İmansız Cennet’e gidemez, fakat tasavvufsuz Cennet’e giden pek çoktur.” Onun için iman hakikatlerine önem vereceksiniz diyor. “Ekmeksiz insan yaÅŸayamaz fakat meyvesiz yaÅŸayabilir” diyor Bediüzzaman. “Tasavvuf meyvedir, hakaik-ı İslamiye gıdadır” diyor, iman hakikatleri. “Eskiden kırk günden tut, ta kırk seneye kadar bir seyr i sülûk ile bazı hakaik-ı imaniyeye ancak çıkılabilirdi.” O kadar çok uÄŸraşılırdı. “Åžimdi ise, Cenab-ı Hakk’ın rahmetiyle kırk dakikada o hakaika çıkılacak bir yol bulunsa; o yola karşı lakayd kalmak elbett