ADNAN OKTAR: Hz. Süleyman (a.s) diyor ki Hüdhüd’e; “Bakacağız, doÄŸru mu söyledin.” Birisinden bir haber geldi mi hemen emin olmak olmaz. Ne diyor? “Bakacağız.” “Önce bir bakacağım” diyor, “DoÄŸru mu söyledin?” DeÄŸil mi? Körü körüne inanmak olmaz. AraÅŸtırmak lazım. “Yoksa yalancılardan mı oldun? “Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak.” Demek ki tebliÄŸ postayla da olur, kitap göndererek de olur, uzaktan da olur. İlla gitmek ÅŸart deÄŸil. “Onu kendilerine bırak, sonra onlardan (biraz) uzaklaÅŸ.” Çünkü biraz düÅŸünsünler, okusunlar. Hemen kitabı verir vermez, bir yazıyı verir vermez, gidip hemen “kanaatin ne?” denmez. Biraz uzaklaÅŸ, vakit tanı, biraz düÅŸünsün, araÅŸtırsın. “Böylelikle bir bak, neye baÅŸvuracaklar?” Yani ne tip bir reaksiyon gösterecekler? İnsanları analiz etmenin, olayları analiz etmenin önemine Kuran dikkat çekiyor. Analiz ederek hareket etmek, duruma göre ÅŸekil almak, ÅŸekil deÄŸiÅŸtikçe de durumu ona göre deÄŸiÅŸtirmek... Sebe Melikesine mektup bırakılınca, diyor ki Sebe Melikesi; “Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı.” Demek ki danışıyor, danışma var. “Gerçek ÅŸu ki, bu, Süleyman’dandır ve ‘Åžüphesiz Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla’dır.” Bismillahirrahmanirrahim. Bizim de her kitabımız ‘Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla’ diye baÅŸlar. Her kitabımızın içinde var. Hz. Süleyman (a.s)’ın mektubuna bir göndermedir o. ‘Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla’, ‘Bismillahirrahmanirrahim’. Ve Mühr-ü Åžerif; Allah, Resul Muhammed, inÅŸaAllah. Kitaplarda o mührü yaratan da Allah, maÅŸaAllah. “Bana karşı büyüklük göstermeyin.” Çünkü en önemli ÅŸey enaniyet. Enaniyeti olana tebliÄŸ yapamazsın, bir ÅŸey yapamazsın. Önce enaniyetin gitmesi lazım. Allah’a kul olduÄŸunu bilecek. “Ve bana Müslüman olarak gelin diye (yazılmaktadır.)” Yani iman etmesini telkin ediyor. “Dedi ki: ‘Ey önde gelenler, bu iÅŸimde bana görüÅŸ belirtin.’” İstiÅŸarenin önemi. Kadın lider ama istiÅŸare ediyor. O devrin cumhurbaÅŸkanı, devlet baÅŸkanı. Önde gelenlere, yani bilen insanlara soruyor; “Bu iÅŸimde bana görüÅŸ belirtin.” Yani “sizin düÅŸünceniz nedir, görüÅŸünüz nedir?” “Siz ÅŸahitlik etmedikçe ben hiçbir iÅŸte kesin (karar veren biri) deÄŸilim” diyor. “İstiÅŸare etmeden, ÅŸahitliÄŸinizi, görüÅŸünüzü belirtmeden ben karar vermem” diyor. En akılcı, en doÄŸru hareket budur: İstiÅŸare. Peygamberlerde de istiÅŸare vardır, doktorlarda da istiÅŸare gerekir. Yok diyorlar. İşte biz onun için diyoruz; istiÅŸarenin önemi.
