Bir beyaz rahmettir bir yeşil murad <br />Görmeyen ne bilsin oy bu sevdayı <br />Tüter buram buram yücelir kat kat <br />Artırır gün hafta ay bu sevdayı <br /> <br />Değişir bu mevsim bu poyraz yeter <br />Yurdumda davamın rüzgarı eser <br />Gün gelir anlayıp bağrına basar <br />Şehir bu sevdayı köy bu sevdayı <br /> <br />Yeminim var oğlum kızım üstüne <br />Yazdım nakış nakış özüm üstüne <br />Çilesi belası gözüm üstüne <br />Derdimin dermanı say bu sevdayı <br /> <br />Mukaddes hareket mübarek mana <br />Hakk ile bu dava yürür yarına <br />Alır bir kanattan döker ummana <br />Irmak bu sevdayı çay bu sevdayı <br /> <br />Batılın çokluğu uzaktır bizden <br />Severim turnağım hak olan elden <br />En soylu türküden en doğru sazdan <br />Dinle bu sevdayı duy bu sevdayı <br /> <br />BEDENİME KORKAK YÜREK YÜKLEMEM <br />TATLI DİYE ÖZ CANIMI SAKLAMAM <br />ÖLDÜĞÜMDE ÇALGI ÇELENK BEKLEMEM <br />AL GÖTÜR KABRİME KOY BU SEVDAYI <br /> <br />Söz: Abdurrahim Karakoç <br /> <br />Yollar kıvrım kıvrım uzanır sonsuzluğa kadar. Ve yolcular vardır bu yollarda, çağlayan <br />sular, ağlayan bulutlar gibi.. Sular gibi başını taştan taşa vurarak koşar sonsuz ummanlara doğru. Ve ışıkla, hararetle yükselir yükselebildiği kadar. Bitip tükenme bilmeyen bu devr-i daim, bu ebedî yolÂculuk bir lâhza dinmeden sürer gider. Güneşler ülkesinden toprağın bağrına ve oradan da yeniden yıldızlar âlemine göç eder durur bütün varlıklar.. <br /> <br />Yolda yürüme, emniyetin ve hedefe varmanın ilk şartıdır. Bu itibarla da zevkli ve ümit vericidir. Ne var ki aynı yolun, bir sürü de inişi, çıkışı; deresi, tepesi; sıkıntı ve ızdırabı vardır. Hele bu yol, hele bu yol.. <br /> <br />“Bu yol uzaktır. <br />Menzili çoktur, <br />Geçidi yoktur, <br />Derin sular var.” <br />(Yunus) <br /> <br />Aş kile çıkıp revan olanlara; yürüyüp rehberini bulanlara, dağlar dümdüz, ovalar da pürüzsüz olur. Şimşek gibi aşar giderler kan-revan deryaları. CeÂhennem ateşini söndürürler semtine uğradıklarında.. Onların, takılıp yolda kalmaları, yürürken vazgeçip geriye dönmeleri asla bahis mevzuu değildir. “Halkan Hakk’a seyran eder, asla sapmazlar. Dikenli yolda tayaran (1) eder, asla basmazlar, ölüme, ecele dost gibi bakar asla korkmazlar. Kabre gülerek girer, katiyyen ürkmezler, orayı, ejder ağzı, vahşet yatağı, hiçlik boğazı görmez; aksine orayı; ahbaba kavuşturan bir rahmet kapısı, nur kaÂpısı, hak kapısı görür” tereddüt ve telaşa kapılmazlar. <br />Her yolun zevki, sefası olduğu gibi; çilesi, ızdırabı da vardır. Hele bu yol sonsuzlukla kucak kucağa ve içice ise.. <br /> <br />Kim demiş, ebedî mutluluk bir ulûfe, (3) sonsuz nimetler de bir buÂluntu! Her saadet, aşılması çok zor sarp tepelerin arkasında ve her nimet de bin konağı olan, uzun bir yolun en son durağındadır. <br /> <br />Evet, her nimet, up uzun külfetlerin gelip geçtiği yollarda gelişir ve her saadet de, bir sürü mahrumiyetlerden sonra elde edilir. <br /> <br />Mısır’a hükmedebilmek için, kova gibi kuyuya salınmak, bir tutsak gibi esir pazarlarında dolaştırılmak ve bir mücrim gibi zindanlara atılmak şart ise, bunları değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir ve bunları göÂrüp tartmadan asla hedefe varılamayacaktır.