Dünya bir destgâh ve bir mezraadır; âhiret pazarına münasip olan mahsulâtı yetiştirir. <br />Çok Sözlerde ispat etmişiz: <br />Nasıl ki cin ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. <br />Öyle de, dünyanın sair mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok vazifeler görüyorlar ve çok mahsulât yetiştiriyorlar. <br /> Belki küre-i arz onlar için geziyor. <br />Belki denilebilir ki, onun içindir. <br />Bu sefine-i Rabbâniye, yirmi dört bin senelik bir mesafeyi bir senede geçip meydan-ı haşrin etrafında dönüyor. <br />Meselâ, ehl-i Cennet elbette arzu ederler ki, dünya maceralarını tahattur etsinler ve birbirine nakletsinler. <br />Belki o maceraların levhalarını ve misallerini görmeyi çok merak ederler. <br />Elbette, sinema perdelerinde görmek gibi, o levhaları, o vak'aları müşahede etseler, çok mütelezziz olurlar. <br />Madem öyledir; herhalde, dâr-ı lezzet ve menzil-i saadet olan dâr-ı Cennette, <br />عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ <br /> <br /> <br />Artık onların kalblerindeki kinleri (ve bütün kötü hisleri) söküp atmışızdır, (hepsi de) kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya (oturmakta)dırlar. (Hicr, 47) <br />işaretiyle, sermedî manzaralarda, dünyevî maceraların muhaveresi ve dünyevî hâdisâtın manzaraları Cennette bulunacaktır. <br /> <br />(Bediüzzaman, Yirmi Dördüncü Mektup)
