Mutaffifîn Suresi - Metin ÇAKAR - 4K BEST QURAN - Harika Tilavet<br /><br />وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ ﴿إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ﴿٢٢﴾<br />MUTAFFİFÎN-22 : İnnel ebrâre le fî naîm(naîmi).<br />Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni’metler içindedir.<br />عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ ﴿٢٣﴾<br />MUTAFFİFÎN-23 : Alâl erâiki yanzurûn(yanzurûne).<br />Tahtlar üzerinde (oturup) seyrederler.<br />تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ ﴿٢٤﴾<br />MUTAFFİFÎN-24 : Ta’rifu fî vucûhihim nadraten naîm(naîmi).<br />Sen, ni’metin pırıltısını (sevincini), onların yüzlerinde görüp anlarsın.<br />يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ ﴿٢٥﴾<br />MUTAFFİFÎN-25 : Yuskavne min rahîkın mahtûm(mahtûmin).<br />Onlara, mühürlenmiş (sadece kendilerinin açacağı) halis şaraptan sunulur (içirilir).<br />خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ ﴿٢٦﴾<br />MUTAFFİFÎN-26 : Hitâmuhu miskun. Ve fî zâlike felyetenâfesil mutenâfisûn(mutenâfisûne).<br />Onun (o şarabın) sonu misktir (şahane misk kokusudur). Ve yarışanlar, artık bunda (bunun için) yarışsınlar.<br />وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ ﴿٢٧﴾<br />MUTAFFİFÎN-27 : Ve mizâcuhu min tesnîm(tesnîmin).<br />Onun mizacı (muhtevası) tesnîmdendir.<br />عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ ﴿٢٨﴾<br />MUTAFFİFÎN-28 : Aynen yeşrabu bihâl mukarrabûn(mukarrabûne).<br />O bir pınardır ki ondan, mukarrebin (Rabbine yakın) olanlar içer.<br />إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُواْ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ ﴿٢٩﴾<br />MUTAFFİFÎN-29 : İnnellezîne ecramû kânû minellezîne âmenû yadhakûn(yadhakûne).<br />Muhakkak ki suçlu olanlar (günahkârlar), âmenû olanlara gülüyorlardı.<br />وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿٣٠﴾<br />MUTAFFİFÎN-30 : Ve izâ merrû bihim yetegâmezûn(yetegâmezûne).<br />Ve onların (âmenû olanların) yanlarına geldikleri zaman, birbirlerine kaş göz işareti yaparlar.<br />وَإِذَا انقَلَبُواْ إِلَى أَهْلِهِمُ انقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١﴾<br />MUTAFFİFÎN-31 : Ve izânkalebû ilâ ehlihimunkalebû fekihîn(fekihîne).<br />Ve ailelerine döndükleri zaman neşeyle dönerler.<br />وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاء لَضَالُّونَ ﴿٣٢﴾<br />MUTAFFİFÎN-32 : Ve izâ raevhum kâlû inne hâulâi le dâllûn(dâllûne).<br />Ve onları gördükleri zaman: “Muhakkak ki onlar gerçekten dalâlette olanlardır.” dediler.<br />وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ ﴿٣٣﴾<br />MUTAFFİFÎN-33 : Ve mâ ursilû aleyhim hâfızîn(hâfızîne). <br />Ve onlar, onların (âmenû olanların) üzerine gözetici olarak gönderilmediler.<br />فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُواْ مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ ﴿٣٤﴾<br />MUTAFFİFÎN-34 : Fel yevmellezîne âmenû minel kuffârı yadhakûn(yadhakûne).<br />Artık bugün âmenû olanlar, kâfirlere gülüyorlar.<br />عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ ﴿٣٥﴾<br />MUTAFFİFÎN-35 : Alâl erâiki yanzurûn(yanzurûne).<br />Tahtlar üzerinde (oturup) seyrederler.<br />هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ ﴿٣٦﴾<br />MUTAFFİFÎN-36 : Hel suvvibel kuffâru mâ kânû yef’alûn(yef’alûne).<br />Kâfirler yapmış oldukları şeyler (sebebiyle) cezalarını buldular mı?